19 Temmuz 2011 Salı

Mutluluk- Endişe- Acizlik


   Çok mutluyum çok, çünkü kızımın kardeşi olacak, annesi gibi çok kardeş istemesine rağmen tek çocuk kalmayacak... 
   Çok endişeliyim çok, çünkü bebeğim sağlıkla dünyaya gelecek mi, herşey yolunda olacak mı merak içindeyim...
   
   Aciz hissediyorum çünkü bu dönemde kendimi yarı-anne hissediyorum. Kızımı kaldıramıyorum, kucağıma alamıyorum, yan yana yatarken karnıma yanlışlıkla tekme atmasın diye aramıza yastık koymak zorunda kalıyorum, eskisi gibi o hastayken ona doya doya sokulamıyorum.      
   Ama aynı zamanda da biliyorum ki kısa bir süre sonra birincisi dışındakiler yok olup gidecek.. Öyle değil mi?

Başlangıç Noktası


   Bugün cehennem sıcaklığındaki herhangi bir Bodrum Temmuz'u... Eylül kanlı ishal oldu, yanımda öylece uyuyor. Ben de ona bakarak düşünüyorum, ne zaman dualarıma kendimi eklemeyi unuttum diye... Önce Eylül, sonra da Eylül ile karnımdaki bebek oldu dualarımın nedeni. İşte tam o zaman, uyuyan kızımın yanına yatmış, yüzüne bakarken oluşturmaya karar verdim bu blogu... 
   O hasta olunca, mutlu olunca, ağlayınca, kahkaha atınca, bana bir resim hediye edince, elini kardeşini hissetmek için karnıma koyunca, onu öpünce, içimdeki minik meleğim de dönüp durdukça hissettiklerim uçup gitmesin, aklımdan geçenler havaya değil, yazılara asılı kalsın diye...

Hoşgeldim...

     Blog dünyasına hoşgeldim.. . 
   Yabancı değil aslında bana yazmak, yaklaşık 10 yaşlarımda başladım yazmaya. Onlarca günlüğüm vardı, kilitliler, parfümlüler, kimsede olmayanlar, süslüler, ortada gezebilenler, asla ortada gezmemesi gerekenler... 16 yaşıma kadar yazdım. Sonra babamın da tavsiyesiyle minik hikayeler yazmaya özendim, ama hep "yarım", hep "minik" kaldılar... Aslında çocukluk hayalimdi bir roman yazmak, herkese ulaşabilmek.
    Sonra büyüdüm, üniversitede derslerde senaryolar yazmaya başladım, kısa film senaryoları, reklam metinleri. Hem ödev diye, hem kendi kendime..Bayılarak yazdım, uydurdum yazdım, esinlendim yazdım... İşte sonra onlar gerçeğe dönüştü...Yazdıklarım bazen program metni oldu, bazısı altyazı olarak geçti, kimisi fragman, bülten oldu...Hayalimin içine girmeyen bir bölümdü ama olsun, 9 yıllık kariyerimin içinde bir yerlerde bir şeyler de yazmıştım ve yazdıklarımı da paylaşmıştım işte.
    Ve Sonra.... "Anne" lik geldi, kızımı beklerken 9 ay boyunca yazdım. Ona hitaben yazdım, onu yazdım, kendimi yazdım... Yazarken ağladım, ağlarken yazdım. Hiç böyle olacağını bilemezdim, hissettiklerime inanamadım yazdım. Sonra meleğim geldi, ve artık hiçbirşey yazamaz oldum, koptum, "eski ben", "yeni ben" e dönüştü. Bir şeye odaklanmak, eskisi gibi okumak-yazmak nedense çok zor geldi,  boşverdim gitti herşeyi.
O ne değişik bir duyguydu öyle, anne olmak nasıl birşeydi öyle? Zaman neden bu kadar hızlı akıyordu ki? 4,5 yıl nasıl geçmişti? Hatırlamıyorum...




    Şimdi yazmak için yine can atıyorum, neden mi? Çünkü içimde tekrar kalbi atan bir can var :)